top of page

Özgür Yargı Derneği, Ankara'da "Bağımsız Yargı ve Özgür Hukuk Bilimi Kurmak Sempozyumu" Düzenledi

  • Yazarın fotoğrafı: Tahakküm Haber
    Tahakküm Haber
  • 25 May
  • 8 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 27 May


Özgür Yargı Derneği'nin düzenlediği "Bağımsız Yargı ve Özgür Hukuk Bilimi Kurmak Sempozyumu" Ankara Barosu Eğitim Merkezi'nde 24 Mayıs 2025 Cumartesi günü yapıldı. Sempozyumun selamlama konuşmasını Av. Tülay Bekar yaparken, dernek adına açış konuşmasını Cumhuriyet Savcısı Kurtuluş Tayanç Çalışır yaptı.
Özgür Yargı Derneği, Ankara'da "Bağımsız Yargı ve Özgür Hukuk Bilimi Kurmak Sempozyumu" Düzenledi Fotoğraf: Arda ÇELİK

Özgür Yargı Derneği'nin düzenlediği "Bağımsız Yargı ve Özgür Hukuk Bilimi Kurmak Sempozyumu" Ankara Barosu Eğitim Merkezi'nde 24 Mayıs 2025 Cumartesi günü yapıldı.


Sempozyumun selamlama konuşmasını Av. Tülay Bekar yaparken, dernek adına açış konuşmasını Cumhuriyet Savcısı Kurtuluş Tayanç Çalışır yaptı. Çalışır "Biz, hukukun sadece insanlar için değil; hissedebilen bütün canlılar ve onların içinde yaşadığı tüm doğanın bütünlüklü çıkarları için var olması gerektiğine inanıyoruz. Mahkeme dosyalarının kâğıtlardan oluşmadığını, içinde birçok insanın ve hissedebilen birçok canlının yaşamı olduğu bilincinden hareket ediyoruz. Biz, yepyeni bir hukuk kültürü yaratmak istiyoruz." tümcelerine yer verdiği açış konuşmasında Özgür Yargı Derneği'nin ve sempozyumun amacını anlattı.


Fotoğraf: Arda ÇELİK


7 oturumdan oluşan sempozyumun açılışında katılımcılar arasında Ö. Anayasa Mahkeme Başkanı Yekta Güngör Özden, Ö. Mv. Levent Gök, Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu, YARSAV Kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclis Başkanvekili Emre Doğan, Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, Prof. Dr. Doğan Soyaslan, Prof. Dr. Ali Akyıldız, Prof. Dr. Rıza Ayhan, Prof. Dr. Şebnem Akipek Öcal, Doç. Dr. Veysel Dinler, Av. Ömer Kavili, gazeteci Musa Özuğurlu, yazar Metin Emre Kuşcu ve çok sayıda akademisyen, avukat, dernek temsilcisi ile yurttaş bulundu.


Özgür Yargı Derneği "Yılın Hukuk Ödülleri" sempozyum başlangıcında sahipleri ile buluşturuldu.

Yılın Hukukçusu Onur Ödülü : YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN

Yılın Kurumsal Hukuk Mücadelesi Ödülü : YARGIÇLAR SENDİKASI (YARSAV)

Yılın Mücadeleci Hukukçusu Ödülü : ÖMER KAVİLİ


Fotoğraf: Arda ÇELİK


Yılın Hukuk Ödüllerinin sahiplerine sunulmasının ardından Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu'nun başkanlığında "Türkiye'de Yargı Bağımsızlığı" başlıklı 1. oturuma geçildi.


Oturum konuşmacılar ise şöyle:

Prof. Dr. Doğan Soyaslan - "Ceza yargılaması ve yargı bağımsızlığı"

Prof. Dr. Rıza Ayhan - "Ticaret hukuku açısından yargı bağımsızlığı"

Prof. Dr. Ali Akyıldız - "Yargı bağımsızlığı açısından idari yargıya bakış"

Prof. Dr. Şebnem Akipek Öcal - "Özel hukukta hâkimin takdir yetkisi"

Av. Levent Gök - "Yargı bağımsızlığı"


Fotoğraf: Arda ÇELİK


"Uluslararası Perspektiften Yargı Bağımsızlığı" başlıklı oturum ise Doç. Dr. Veysel Dinler başkanlığında yapıldı. Konuşmacılar ise şöyle:


Prof. Dr. Ali Serdar Erdurmaz - "Gazze soruşturması: Uluslararası hukuk, devlet egemenliği ve evrensel adalet"

Musa Özuğurlu - "Suriye'de yargı bağımsızlığı ve Alevi katliamı"

Dr. Pınar Yaşar Şatıroğlu - "Avukatlık mesleğinin korunmasına ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi"

Arş. Gör. Ünal Yıldız - "Latin Amerika'da kamu yararına ayrılık davaları"


Fotoğraf: İbrahim Şahin


"Siyasal Rejimler ve Yargı" başlıklı oturum ise E. Yargıtay Üyesi Erdal Şanlı'nın başkanlığında yapıldı. Konuşmacılar ise şöyle:

Prof. Dr. Ulaş Başar Gezgin - "Toplumsal güven ve adaletin psikolojisi"

Doç. Dr. Mehmet Kanatlı - "Otoriter devlet formu olarak yeni faşizm ve yargı bağımlılığı"

Prof. Dr. Ender Ethem Atay - "İdari yargı kararlarının uygulanması: sorunlar ve çözüm önerileri"

Dr. Sibel Gazi - "Demokrasi, kültür ve hukuk"

Av. Tülay Bekar - "Ceza usul hukuku değişiklikleri ile yargı sistemi ve rejim arasındaki ilişki"


Fotoğraf: Arda ÇELİK


 "Yargı Mekanizmalarında Yargı Bağımsızlığı" başlıklı oturum ise Av. Arslan Temel'in başkanlığında yapıldı. Konuşmacılar ise şöyle:

Prof. Dr. İbrahim Ermenek - "Medeni usul hukuku bakımından yargı bağımsızlığı"

Prof. Dr. Nesibe Kurt Konca - "Yapay zeka çağında yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı"

Av. Bülent Yücetürk - "Yargıda örgütlenme özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı"

Av. Pınar Akgül Doğusoy - "Kurucu Yargıtaylar üzerinden bağımsızlık"


Fotoğraf: Arda ÇELİK


Kapanış bildirisi ve sempozyum özetinin oluşturulduğu son oturum ile sonlanan Özgür Yargı Derneği'nin düzenlediği "Bağımsız Yargı ve Özgür Hukuk Bilimi Kurmak Sempozyumu"  gün boyu çok sayıda akademisyen, avukat, dernek temsilcisi ile yurttaşın ilgisi ile izlendi.


İşte sempozyumdan arda kalan bazı görüntüler...


Fotoğraf: İbrahim Şahin


Özgür Yargı Derneği Başkanı, Cumhuriyet Savcısı Kurtuluş Tayanç Çalışır'ın açış konuşması tam metni:

Özgür Yargı Derneği'nin düzenlediği "Bağımsız Yargı ve Özgür Hukuk Bilimi Kurmak Sempozyumu" Ankara Barosu Eğitim Merkezi'nde 24 Mayıs 2025 Cumartesi günü yapıldı. Sempozyumun selamlama konuşmasını Av. Tülay Bekar yaparken, dernek adına açış konuşmasını Cumhuriyet Savcısı Kurtuluş Tayanç Çalışır yaptı.
Özgür Yargı Derneği Başkanı, Cumhuriyet Savcısı Kurtuluş Tayanç Çalışır Fotoğraf: Arda ÇELİK

Yargı bağımsızlığı düşü için burada olan değerli katılımcılar, konuklar ve yüreği güzel insanlar, HOŞ GELDİNİZ.

Özgür, adil ve eşitlik içinde bir dünya umudu taşıyan onurlu yüreklere MERHABA

“Adalet halkın nefesidir” mottosuyla, halkın nefes alabileceği adalete içkin bir dünya istemiyle; hak aramayı, haksızlık refleksi yüksek bir oyun olmaktan çıkartmak üzere, tam bağımsız bir yargı ve adalete içkin bir hukuk düşüyle 14 Ekim 2024 günü “ÖZGÜR YARGI” isimli derneği kurduk.

Özellikle belirtmek isterim ki; bu yalnızca bir dernek değil, aynı zamanda manyetik bir özgürlük akımının, adalet hareketinin ve tam bağımsız bir hukuk biliminin filiz vermesidir.

Yargının bağımsızlığını ve adaletin felsefesini yaratmaya talip olduk. Hukuka ve adalete dair hayallerimiz için yola çıktık. Bu yolda, her şeyden önce yargının bağımsızlığının gerekliliğine inanıyoruz. Yargının bağımsız olmadığı bir yerde en iyi yasaları da yapsanız, bir anlam ifade etmeyeceğini düşünüyoruz.

Hedefimiz zor, çünkü biliyoruz ki hukuk, bin yıllardır güçlüler ve egemenler tarafından kendilerine yontulmaya çalışılmış ve onlara hizmet için varkılınmışçasına bir duruma düşürülmüştür. Dünyanın her yerinde bu sosyolojik, siyasal ve psikolojik gerçeklik kısmi farklılıklarla da olsa devam edegelmektedir. Bu bakımdan ortaya koyduğumuz özgür, adil ve eşitlik içinde bir hukuk formu ideali, çok zor bir hedef olarak görünmektedir. Bu zorluğa karşı mücadelede en büyük ilham kaynağımız, içindeki canlılarla birlikte tüm doğaya faydalı olabilecek işler yapabilmek tutkusudur.

Biz, hukukun sadece insanlar için değil; hissedebilen bütün canlılar ve onların içinde yaşadığı tüm doğanın bütünlüklü çıkarları için varolması gerektiğine inanıyoruz.

Mahkeme dosyalarının kâğıtlardan oluşmadığını, içinde birçok insanın ve hissedebilen birçok canlının yaşamı olduğu bilincinden hareket ediyoruz.

Biz, yepyeni bir hukuk kültürü yaratmak istiyoruz. Bu kültür içinde yargı, sadece yargıç, savcı ve adliye binalarından ibaret olmayacak. İçinde avukatlar ve yurttaşlarda kendilerine eşit paydaş olarak yer bulacak. Yurttaşlar adliye ile etkileşim içinde olacak. Böylece yurttaşlar, adliyenin bir tür denetleyicisi olacak. Adaletsizlikler karşısında topluca itiraz etmesini, kamuoyu oluşturmasını bilen yurttaş kültürü oluşacak. Sonuçta, tıpkı 1750 yılında Postdam’da yaşayan bir değirmenci gibi, değirmenini kendisinden zorbalıkla almaya kalkışan Prusya Kralı II. Frederick’e, Berlin’deki bağımsız yargıçların varlığından aldığı güç ve bunun ortaya çıkardığı özgüvenle, “Berlin’de Hâkimler var” diyerek, adaletin olduğu her yerde umudun da olduğu duygusunu zihinlerinde, kalplerinde ve ruhlarında hissedeceklerdir.

Özgür Yargı Derneği olarak, A,B,C gibi konjonktüre göre değişen planlarımız yok ve olmayacak. Bizim tek bir plan ve gerçekliğimiz var: O da “adalet” olacaktır. Bu anlamda bizler, doğrunun, gerçekliğin ve haklının yanında olmakla birlikte, kötünün ve kötülüklerin de karşısında olacağız. Kısacası adalet halkın nefesidir. Bu nefes de bizim varoluş sebebimiz olduğu gibi, aynı zamanda da tek gerçekliğimizdir. Zira Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi; kurtuluş, gelecek, özgürlük, her şey adaletle olasıdır. Dolayısıyla bu nefesin yılmaz koruyucuları olacağız.

Biz hayalciler değiliz, hayalleri olan insanlarız. Bu nedenle her zaman “gerçekçi ol, imkânsızı iste” mottosundan hareket etme kararlılığında olacağız.

Özellikle belirtmek isterim ki, bizim mücadelemiz asla ve asla siyaset mücadelesi olmayacak; yargının ve adaletin onur mücadelesini vermek ve özgür hukuk bilimini kurmak olacak. Bunun için de ne gerekiyorsa onu yapacağız. Dolayısıyla derneğimiz, masum ve bilimsel bir adalet hareketidir ve 21. yüzyılın kaotik girdabının ortasında, vicdanın, toplumsal barışın, özgürlük ve eşitliğin varoluşsallığının etkileyici ve üst düzeyde bir kıvılcımı olmak iddiasındadır. Bu sempozyumda bunun ilk görünür hamlesidir.

Özgür Yargı Derneği, sırf kültürel ya da bilimsel etkinlik ya da akademik başarılarımıza ve kariyerimize katkısı olsun diye, akademik laf ebeliği yapmak niyeti ile düzenlemedi bu sempozyumu. Hukuk dünyası, haksızlıklar, hukuksuzluklar ve adaletsizlikler içinde büyük tartışmalar, güvensizlikler ve dahası umutsuzluklar içindeyken, fildişi kulelerimizde sessizce oturup, hiçbir şey olmamış gibi, kahvelerimizi yudumlayacak değildik elbette.

Bu sempozyum ile büyük anlatılara, büyük düşlere ve büyük umutlara kaynaklık edecek bir ilhamın kıvılcımı olacak ateşi yakmak istiyoruz. Bu ateşi özgürlüğün, adaletin ve eşitliğin Olimpiyat Ateşi varsayabilirsiniz.  

Tek sermayemiz vicdan, akıl, bilgi ve cesaretimizdi. Bu sermaye ile bakkal işletecek ya da ticaret yapacak değildik. Bizde düşündük taşındık, bahsettiğim “özgürlüğün, adaletin ve eşitliğin Olimpiyat Ateşi” ni yaktık.  

Öncelikle belirtmeliyim ki, Özgür Yargı Derneği ile çıktığımız, dergimiz ile ilerlediğimiz bu yol; özgürlük, eşitlik ve adaletin iyileştirici gücüne inanarak çıktığımız bir yoldur.

Bu yolda, güzel yürekli insanlar olma noktasında düşüncelerimizi ve kalemlerimizi özgür yargı ve özgür hukuk bilimi için bir araya getirdik. Bu bir araya geliş, yitirilmiş bir düşün yasını tutmak için değil, olabilirliğinin sınırlarını olabildiğince zorlamak içindir.

Hukuk adaleti kurmaz, korur. O sadece bu koruyuculuk görevini yapmak için adil kurallar içermek zorundadır hepsi bu. Yoksa bize adaleti bahşeden hukuk değildir. Adaleti yaratan güçler, yüreğinde insan ve doğa sevgisi taşıyan vicdanlı insanlardır.

Bakmayın siz kadromuzdakilerin kimisinin savcı, kimisinin akademisyen, avukat, gazeteci, felsefeci vs. olduğuna; aslında hepimiz, özgürlüğün, adaletin ve eşitliğin öğrencileriyiz. Bize engel olmaya kalksalar bile Kaf Dağı’nın ardındaki Anka kuşunu kendimize örnek alarak, tüm zamanların özgürlük, adalet ve eşitlik bilgisine sahip olmak için bütün gücümüzü ortaya koyacağız. Bunun için kutsal yaşam ağacımız olan adalet ilkesine tutunarak, her tülü adaletsizlik hastalığını tedavi edeceğiz. Evet, bu kadar net ve iddialıyız.

Rayından çıkmış bir trenin sürüklendiği kayalıklara hızla yaklaştığını gören yolcuların, içinde bulundukları bu mikro cehennemden atlayarak kurtulmalarının da olanaksızlaştığı akıl almaz zamanın demir kafesinde, ölümden sonrasını düşünmenin kabullenişçiliği içinde olmayan iflah olmaz iyimser yürekler şunu çok iyi biliyor ve görüyorlar ki, bugünlerde hukuk, bir cesedin boşluklarındaki postmortem pıhtıdan farksız konuma düşürülmüştür. Buna rağmen istisnasız her zaman haklı çıkan iç sesim diyor ki, her ne olursa olsun bizler, Özgür Yargı adına hukukun kalbinde çiçek açtırmak için düşler kurmaktan, fikirler üretmekten ve bunları göz bebeklerimiz gibi koruyup, sonuna kadar savunmaktan asla geri durmayacağız.

On binlerce mevzuat hükmüyle dolu bir hukuk sistemi karşısında özgürlüğün, mayınla dolu bir tarlada koşan savunmasız bir insan kadar talihsiz olduğu gerçeğini özümsemiş bir hukuk düşünürü olarak, yolun başında söylemek isterim ki, bizi ancak tarih yargılayabilir. O da ancak felsefe, sosyoloji, psikoloji ve adalete içkin bütün bilim dallarının yardımı ve ortaklığı ile olabilir.

Çıktığımız yolda birçok engel, birçok kötülük, birçok tiran ve hatta türlü türlü Leviathan ile karşılaşabiliriz. Ancak bu yolda ihtiyacımız olan tek şey, Maksim Gorki’nin de dediği gibi, “bir parça yüreği güzel, samimi insan” dır.

Biz şunu çok iyi biliyoruz ve bundan dolayı hiçbir zaman umudumuzu yitirmeyeceğiz: Dünyanın herhangi bir yerinde Roland Freisler gibi yargıç kılıklı cellâtlar ortaya çıksa da Sophie Scholl ve “Beyaz Gül’ler de olacaktır.

Bu vesileyle özgürlük, eşitlik ve adaletten yana, bilinci açık tüm insanlara sesleniyorum: Artık ölü taklidi yapmanın zamanı değil. Titreyin ve kendinize gelin. Özgürlük türkülerini avazınız çıktığı kadar haykırın. Neden mi böyle diyorum: Var bir bildiğim!  

Yine söylüyorum: “Neolitik Devrimi/Neolithic Revolution” ve “Kentsel Devrimi/Urban Revolution” u başaran insanlık, özgürlük, adalet ve eşitlik devrimini de gerçekleştirecektir. Bu uğurda denizde damla etkisi de olsa, Özgür Yargı Derneği’nin sempozyumlarını, konferanslarını, dergisini ve bültenini oldukça önemsiyorum.

Büyük Devrimci Yazar Maksim Gorki’nin sözünden esinlenerek demek isterim ki, daima özgürlük içinde, daima özgür yaşayın! İnanın bana, dünyada bundan daha iyi, daha güzel hiçbir şey icat edilmemiştir.

Bizler Özgür Yargı ailesi olarak söz veriyoruz: Sözümüz mühürdür, ana sütü kadar temizdir vicdanımız. Halkın çaresiz dokunuşlarında, bulutsuz bir kış akşamı yağmuru olur gözyaşlarımız. Gün olur yüreğimizdeki şalter atar haksızlıklar karşısında apansız. Adımız asiye çıkartılarak haktan soyutlanır mücadelemiz.  Ama yine de kirletemezler ideallerimizi. Ve biz “hak mücadelesi omurgası” nın en sağlam kemikleri oluruz, ideallerimize sımsıkı sarılarak. O zaman gerçekleşeceğine mutlak bir şekilde inanırız, halkın alın teriyle suladığı umut çiçeklerinin açacağına.

Hukuk dünyası bir göl ise, derneğimiz ve amaçları da bu göle çalınacak özgürlük, eşitlik, adalet ve bağımsızlık mayasıdır. Sizleri temin ederiz ki, bu gölde, o hep aradığımız özgürlük, eşitlik, adalet ve bağımsızlık mayası tutacak…

Sizleri, ayakları yere basan bir dünyada, adalete içkin bir varoluşun, yer ve zaman dışı cazibesini, sınırsız olanaklar içinde keşfe ve yaşamaya davet ediyoruz.

Ya adalete içkin, özgür ve tam bağımsız hukuk bilimi kazanacak ya da biz kaybedeceğiz.

Albert Camus’un bir sözünden esinlenerek şunu özellikle ifade etmek isterim ki; adalet bir denizse, bizler birer martıyız. Ve biz martılar, fırtınanın şiddeti ne olursa olsun, sevdiğimiz denizden asla vazgeçmeyeceğiz.

İşte bu duygu ve düşünceler içinde Özgür Yargı Derneği’nin ilk sempozyumunun açılış konuşmasını, Derneğimiz adına yapmanın onur ve gururu ile aranızdayız ve meydan okuyan karşı duruşların dik duran çocuklarını doğuran analara bin selam gönderiyoruz.

Sempozyumumuzun, yargı bağımsızlığı mücadelesine, özgür hukuk biliminin kurulmasına faydalı ve ışık olmasını umut ediyorum.  

Yolumuz ve yolunuz açık olsun.

bottom of page