top of page

DİPLOMAN OLSA N’OLUR Kİ?

  • Yazarın fotoğrafı: Arda ÇELİK
    Arda ÇELİK
  • 24 Haz
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 25 Haz

Arda ÇELİK yazdı...

    Arda ÇELİK - Diploman Olsa Nolur Ki - www.tahakkum.net.jpg

Ülkemizin ve dünyanın gündemi ısınırken gündelik yaşamın sorunları katlanmayı sürdürüyor. Herkesin kendince dertlerine yenisi ekleniyor, Ankara’da su faturalarına zam geliyor… Sadece su faturalarına mı? Hepimizin yaşadığı sorunları bilgiçlik taslarcasına sizlere anlatacak değilim. Hele de televizyon ekranlarının makyajlı yorumcuları gibi sözcükleri boyamayı, sözü dolandırmayı, topu çevirmeyi hiç düşünmüyorum… Ama her gün sıcak yatağını terk edip okul yolunu tutanların, dirsek çürütenlerin, okumaktan başka yolu olmayanların dertlerinin hepimizin derdi olduğunu, olması gerektiğini düşünüyorum. Merhaba!

 

21-22 Haziran 2025 tarihlerinde Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS), bilindik adıyla “Üniversite Sınavı” ülke genelinde düzenlendi. Üniversite sınavının ilk oturumuna (TYT - Temel Yeterlilik Testi) 2 milyon 560 bin 640 aday başvurdu. Sayısal/Eşit Ağırlık/Sözel/Yabancı Dil alanlarına göre 22 Haziran günü girilen ikinci ve üçüncü oturuma (AYT - Alan Yeterlilik Testi ve YDT - Yabancı Dil Testi) ise toplamda 1 milyon 936 bin 499 aday başvurdu. En genç aday 15, en yaşlı aday ise 81 yaşında. İlk defa üniversite sınava gireceklerin -ezici çoğunluğunu liseli yeni mezunlar oluşturuyor- sayısı ise 1 milyona dayanıyor. Ne büyük sayılar değil mi? Bir yıl boyunca bunca genç ne yedi ne içti ne de stressiz bir gün geçirdi. Düşün emeğini, gelecek umudunu birkaç günlük bu sınava yatırdı… Yatırım yapanlar sadece gençler mi? Aileleri, sevdikleri, yakınları da gençlerin başarısı için ellerinden geleni ardına koymadılar. Liselere Geçiş Sistemi (LGS), bilindik adıyla “Lise Sınavı” da eklendiğinde, Türkiye geleceğini son 10 günde, optik formda belirledi!

 

Önceki yılların deneyim ve verilerine baktığımızda sınava her yıl sayısı 2 ila 3 milyon aralığında değişen başvuru gerçekleştiği, yaklaşık 1 milyon başvurunun ise üniversiteye yerleşmeyle sonuçlandığı söylenebilir. İlgi çekici olan ise 2025 yılında önceki yıla göre üniversite sınavına başvuruların yaklaşık yarım milyon düşmüş olması...

 

21 Haziran Cumartesi günü, Ankara’daki okullarda heyecan, belirsizlik ve sessizlik egemendi. Okul önünde sınavı bekleyenlerin yanı sıra son dakika sınava yetişmeye çalışanlar da vardı. Maltepe Ortaokulu’nda adaylar okula alınmış ve kapı yeni kapanmıştı. Bir aday kapanan kapıya yanaştı, “Hiç mi alamazsınız?” dedi. Çevredeki velilerin şansı zorlama tümceleri de eklendi:

“Bir yıllık emeği boşa gidecek alamaz mısınız?”

Kapıdaki kolluk kuvvetinin yanıtı netti:

“Kamera çekiyor, alamam.”

Sınava alınmayacağı anlaşılan öğrencinin yüzü düştü ve o bilindik geç kalış sahnesini diğerlerinden ayrı kılan bir soru süzüldü ağzından:

“Diploma olsa n’oluyor ki?”

 

İşte, o bilindik sınava geç kalış sahnenin en aykırı çıkışıydı bu soru. Ağızdan öylesine çıkmış, milyonlarca gencin aklından geçeni söze dökmüştü. Kimseden bir yanıt gelmedi...

 

Okul yanındaki parka, çay satışı olduğunu duymamla yöneldim. İlhan Selçuk’un aramızdan ayrılışının yıl dönümüydü. Çayımı alıp oturdum; yurttaşların konuşmalarına kulak kabarttım. “Gençler çok rahat büyüyor”, “hiçbir şey eskisi gibi değil” tümcelerini duyduğumda görüşlerimi söylemek istedim. “Evet gençler rahat, hiçbir şey de eskisi gibi değil. Peki gençlerin umudu, gelecekten beklentisi var mı? Ya da yol göstereni?”. Laf lafı açtı, ekonominin kötü geçimin zor olduğundan siyasetçilerin koltuk sevdasına kadar birçok konu konuşuldu. Konuşmalardan keyif almış ve dersler çıkartmıştım. Sınavın bitmesine yakın kalktım, okula doğru yöneldim. Konuşmalardan arda kalanları toparlamaya çalışıyor; düzeyli bir tartışma yaşamanın hazzını tadıyordum. Sınavdan çıkışlar başlamıştı. Öğrenciler bir bir okuldan ayrılıyor, bekleyenlerine sarılıyor ve sınavı konuşuyorlardı. Okuldan çıkan her öğrenciyi izlerken, parktaki konuşmalardan çıkardığım dersler netleşmeye başladı.

 

DERS 1: Kuralları esnetirseniz kişilere göre yaşarsınız!

Geç kalan adayı sınava almak için kuralları esnetirseniz, geç kalanların sonu gelmez. Kuralların uygulanmadığını görenler, kuralları çiğnemeye eğilimli olurlar. “Bir kereden bir şey olmaz!” mantığı, en küçük en basit ayrıntılardan başlayarak toplumun tümüne yayılır, tüm kuralları sarsar. Kurallar sarsıldıkça, kişisellikler yerini yapar. Sonunda kuralsızlığın egemenliği, kişilerin egemenliğine yol açar.

Velilerin vicdani tepkisi, güçlü empatinin, geç kalanın kendi çocuğu olduğunu düşünmenin sonucudur. Güçlü empatiyi, halkımızın vicdani duyarlılığını kuralların uygulanması için seferber etmek gerekir…

 

DERS 2: Denetlemezseniz kurallar uygulanmaz!

Kameranın çekmediği yerde kurallar uygulanmayabilir. Ama daha önemlisi denetimin olmadığı, kurala uyulmadığında yaptırımla karşılaşılmayan durumlar kuralları birer birer ortadan kaldırır. Doğruyu değil, yanlışı ödüllendirdiğinizde yanlış çoğalır.

Kameranın çekmesi, caydırıcılığı artıracak olsa da kuralların hepimiz için olduğu bilinci yerleşmedikçe tüm önlemler boşunadır. 

 

DERS 3: Umudu çalarsanız diplomayı bulamazsınız!

Hukuk devleti, koyduğu kurallara değiştirinceye kadar uymakla yükümlü devlettir. Koyulan kurallara, koyanların uymadığı bir toplumda umut gittikçe azalır. Kurallara uymanın olumlu bir sonucu yoksa çekilen çilenin de anlamı yoktur.

Milyonlarca genci belirsiz bir geleceğin kollarına atarken bir yandan da tek güvence olarak gördükleri diplomalarını işlevsiz kılar, diplomalarının her an iptal edilebileceği sanısını doğurursanız gençler de “rahat” “umursamaz” ve “işsiz” olurlar…

 

DERS 4: Parklarınız yoksa demokrasiniz yoktur!

Tüm bu dersleri çıkarmamı, yaşamın akışından sıyrılıp soluk almamı sağlayan; konuşmalara tanık olup katıldığım park, orada olmasaydı diye düşündüm. Çocuklarının sınavda olması ortak paydasında buluşan yurttaşlar çaylarını içip çeşitli konularda tartışabilecekler miydi? Herhalde telefonlarına bakar, onları bir araya getirecek bir ortamın yoksunluğu karşısında sınav süresinin bitmesini beklerlerdi… Parkta oturup soluklanmasaydım, bu demokrasi ortamına tanık olabilecek miydim?

 

 

21 Haziran günü, Maltepe Ortaokulu’nda sınav bitmişti. Heyecan, belirsizlik ve sessizlik yine egemendi. Toplumumuzun ortak sorunlarına çözümün, birbirini dinlemekle, düşünceleri-duyguları paylaşmakla oluşacak ortak akıldan geçtiğini bir kez daha kavramıştım. Gençlere güvenli bir gelecek sunmadığımız her zaman, o sorunun kulağımızda yankılanacağını hissettim:

“Diploma olsa n’oluyor ki?”

 

Kulağımda yankılanan soruya yanıt aramayı sürdürürken parkın yanından geçip eve gideceğim anda parkın adının “İlhan Selçuk Parkı” olduğunu gördüm… Bugün İlhan Selçuk’un aramızdan ayrılışının yıl dönümüydü. Katıldığım konuşmaları, gençlerin duyguları ile düşüncelerini ve çıkardığım dersleri bir kez daha düşünme gereği duydum… Ülkemizin ve dünyanın gündemi ısınırken gündelik yaşamın sorunları katlanmayı sürdürüyor. Herkesin kendince dertlerine yenisi ekleniyor, Ankara’da su faturalarına zam geliyor…

Son söz İlhan Selçuk’tan:

“İyi bir adalet mekanizması kurmayan toplumun mutlu olması olanaksız.”


Arda ÇELİK

Ankara


bottom of page