top of page

VİCDANLAR TUTSAK EDİLEMEZ! - II

  • Yazarın fotoğrafı: Arda ÇELİK
    Arda ÇELİK
  • 12 Şub
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 12 Şub


Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’mıza 18 yaşında kanı deli akan bir genç olarak ayak bastığımda, lise yıllarımın büyük özlemlerini gidereceğime, büyük sorularımı yanıtlayacağıma emindim. Bir ülke nasıl kalkınır, bağımsızlığını tam anlamıyla nasıl kazanır? Bir millet nasıl ayağa kalkar, yoksulluk nasıl sonlanır? soruları beynimin kıvrımlarında dolanıyor, gece uykularımı kaçırıyordu. Üniversite yurt odalarından Kızılay’ın sokaklarına yeşil parkamın cebinde milliyetçi kitaplarla dolaşıyor, her önüme gelenle tartışıyor, Türkiye gibi ben de yönümü arıyordum. O günlerde de Cumhurbaşkanlığı adaylığı toplumun gündemini meşgul ediyor, 4-5 yılda bir yapılan seçimler “gerçek sorunları” perdeliyordu. Anadolu’nun küçük kentlerinde dokunulmaz kıldığım düşüncelerim, Ankara’nın kasvetli caddelerinde yaşamla sınanıyordu. Yalnız olduğumu duyumsuyor, toplumsal kabullere karşı haykırmak istiyordum. Kütüphanelerden sahafların kuytularına, okul sıralarından sokakların çıkmazlarında denk düştüklerim sorgularımı arttırdı. Hem kendimi hem ülkemi sorguluyor, toplumun gerçekleri ile yüzleşiyordum. Dokunulmaz alanların parlak düşünceleri, yaşamın hoyratlığında yeni biçimlere kavuşuyor, kırılıyor ve dönüşüyordu. Büyük sorularımın yanıtlarını bir bir alsam da çözümün önünde duranların vahşetten beslenenler olduğunu yeni anlamıştım. Vicdani görüşümü “fikri hür, irfanı hür” bir genç olarak hiçbir koşulda saklamayacağımı ve ancak doğru, güvenilir, bağımsız insanların çıkar gözetmeksizin ülkesi ve milleti için çabaladığında aydınlık geleceği var edebileceğini bellemiştim. 21. yüzyılda Türkiye en çetin günlerini yaşıyordu ve bugünlere “bir günde” gelmemiştik!..

2025 yılının Şubat ayındayız, Türkiye -Cumhuriyet tarihi boyunca olduğu gibi- yine yönünü arıyor. “Gerçek sorunlar” 4-5 yılda bir yapılan seçimlerle yine gölgeleniyor, yaşam koşulları her geçen gün zorlaşıyor. Değerler ve duyarlılıklar, düzen siyasetçileri ve araçlarınca ayaklar altına alınıyor, bir ve kardeşçe yaşamın güvencesi laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti yıkılmanın eşiğine getiriliyor. Geri dönülemez yanlışlara imza atmaya hevesliler, siyasi aktörlerin ikircikli tavrından cesaret buluyor, bir millet geleceğini kaybetmek ile karşı karşıya bırakılıyor. Türkiye devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü parçalamaya yönelik kanlı senaryonun nasıl gerçekleştirileceği konusunda kanlı pazarlıklar sürüyor...


Kritik Eşik: 2. Çözülme Süreci

Terörist başı Abdullah Öcalan’ın topluma nasıl kabul ettirebileceği konusunda, 2. Çözülme Süreci düğümlenmiş durumda. Terörist başı, bebek katili Abdullah Öcalan Kenya’nın başkenti Nairobi’de yakalanıp 16 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirildiğinde “şehit analarına verilen söz yerine getirildi” denilmiş, devletin sözünü tuttuğu kamuoyuna dönemin Başbakanı Bülent Ecevit tarafından ilan edilmişti. Şimdilerde ise Şubat ayının 15’inde ya da sonrasında terörist başının bir açıklama yapacağı konuşuluyor; toplum hazırlanmaya, şehit analarına verilen sözden caymaya çalışılıyor. Öcalan’ın videolu ya da yazılı olası bir açıklamasının toplumda yaratacağı etkinin öngörülebildiğini ise söylemek zor. Türk milletinin önce vicdanında mahkûm olan Öcalan’ı, Türk milletinin karşısına “makul” olarak çıkartmaya çalışanların ateşle oynadıklarını, vicdanların tutsak edilemeyeceği gerçeğini çiğnemeye çalıştıklarını bilmesi gerekir. 2. Çözülme Süreci’nin tarihin sayfalarında nasıl yer alacağına rıza üretme çabaları, medya operasyonları, meşruluk arayışları değil Türk milletinin vicdanı karar verecektir!


İşte, 2. Çözülme Süreci’nde 1 aydır yaşananların bir kısa sıralanışı:

1) 22 Ocak 2025 tarihinde DEM Parti milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, İmralı adasında bulunan terörist başı Abdullah Öcalan ile 4 saatlik bir görüşme yaptı. DEM Parti kaynakları “Heyet TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerle ve Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Leyla Güven ve diğer görüşmelerden aldığı öneri, görüş ve düşünceleri Öcalan'a iletmiştir.” ifadelerini kullanarak görüşmenin içeriğini özetledi.

2) 22 Ocak 2025 tarihinde toplanan Millî Güvenlik Kurulu’nda Millî Güvenlik Siyaseti Belgesi (MGSB) güncellenerek “PKK/KCK-PYD/YPG’nin Suriye’deki mevcut durumu ve muhtemel gelişmeleri herhangi bir şekilde istismar etmesine izin verilmeyeceği hatırlatılmış; bölgemizdeki dost ve kardeş halkların düşmanı olan tüm terör örgütlerinin her hâlükârda tasfiye edileceği vurgulanmıştır.” ifadelerinin yer aldığı MGSB 2025 yürürlüğe girdi.

3) 28 Ocak 2025 tarihinde MHP’nin grup toplantısını Devlet Bahçeli şu sözlerle bitirdi: “DEM heyeti ile İmralı arasındaki görüşmelerin terörsüz Türkiye’ye önşartsız destek olması ve beklenen çağrının bir an evvel açıklanması samimi dileğimdir.”

4) DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan 23 Ekim 2024 tarihinde amcası terörist başı Öcalan ile gerçekleştirdiği görüşmede Öcalan’ın şu ifadeleri kullandığını “Türkiye bu meseleyi çözerse bu ülkede model olur. Bu mesele çözülmezse Türkiye devleti Anadolu’ya çekilir ve orada cehennemini yaşar.” 30 Ocak 2025 tarihinde Rudaw adlı Barzani’ye yakın yayın organ aracılığıyla kamuoyu ile paylaştı.

5) 4 Şubat 2025 tarihinde Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki geçici yönetimin Cumhurbaşkanı olarak ilan edilen Muhammed Colani (Ahmet El Şara), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın davetiyle Cumhurbaşkanlığına ait bir uçakla Ankara'ya geldi. İkilinin 3 saat süren görüşmesi ardından ortak basın toplantısında Erdoğan “Ahmed Şara kardeşimin terörle mücadele noktasında ortaya koyduğu güçlü iradeden dolayı duyduğumuz memnuniyeti belirtmek istiyorum.” ifadelerine yer verdi.

6) 10 Şubat 2025 tarihinde DEM Parti Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ve diğer partililerin yer alacağı bir heyetin Irak’ta bazı görüşmeler yapacağını kamuoyuna duyurdu. DEM Partililer 16 Şubat’ta Erbil’de Mesut Barzani ve Neçirvan Barzani, 17 Şubat’ta Süleymaniye’de YNK Lideri Bafil Talabani, Kubat Talabani ve YNK yetkilileri ile görüşecek.

7) 11 Şubat 2025 tarihinde Özgür Özel Sezgin Tanrıkulu ile birlikte Ahmet Türk ve Sırrı Süreyya Önder ile görüştü. Görüşme gerekçesi Ahmet Türk’e “geçmiş olsun” ziyareti olarak kamuoyu ile paylaşıldı.


Ve 1 aya sığan başkaca olaylar: siyasi parti genel başkanlarına tehdit ve tutuklamaların yanı sıra gazetecilere seri gözaltı ve tutuklamalar, çeşitli gerekçelerle kayyum atanan belediyeler… Bolu Kartalkaya’da bulunan otelde çıkan yangın ve yitirdiğimiz yurttaşlarımız, her gün ise bir başka ölüm haberi… Mustafa Kemal’in Askerleri olduklarını seslendiren 5 teğmen ile komutanlarının Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihracı…


Tüm bu tabloda 2. Çözülme Süreci’nin yıkıcı etkilerini herkes deneyimleyeceği gibi olumsuz sonuçlarına da herkesin katlanacağı açıkça ortadadır. “Yeni Anayasa” “Cumhurbaşkanlığı Adaylığı” “Erken Seçim Zaferi” gibi kısa vadeli kazanımlara odaklananların topluma güven vermekten, akılcı-bilimsel çözümleri sunmaktan uzak olduğu süreç içinde bir kez daha kanıtlanacaktır. Üzücü olan yaşanan olumsuz gelişmelerin bedelinin ağır ve geri dönülemez olacağının ayırdına hâlâ varılamamış olmasıdır…


Türkiye en çetin günlerini yaşıyor ve bugünlere “bir günde” gelmedi. Yön arayışı sürüyor, tarih bir kez daha vicdanların tutsak edilemediğini yazacak!


Devamı Gelecek...


Arda ÇELİK

Ankara

12.02.2025 - başlarken


bottom of page